Halk Ozanı Aşık Ali Doğan'ı Kaybettik
HALK OZANI ALİ DOĞAN
(Halk Ozanı Ali Doğanı Kendi Ağzından Hayatı)
Ben; anam ve babamdan edindiğim bilgilere göre,1950 yılında Sivas İli Yıldızeli İlçesi Doğanlı Köyünde doğmuşum. Anamın adı Şerife babamın adı Mehmet'tir. Dört erkek kardeşin en küçüğü benim.
Bende güzel Anadolu'muzun köylerinde doğup büyüyen çocukları gibi köy ve köy yaşantısını iyi bilirim. Dağlarda, tepelerde, ovalarda, bayırlarda mal yayarak, koyun, kuzu otlatarak, tekesakalı, çiğdem, nevruz eşerek, kuzukulağı ve mantar toplayarak büyüdüm. Köy çocuklarının oynadığı bütün oyun türlerini oynayarak yaşadım. Örneğin çelik değnek, dokuz dıkız, gömmeli pilav, ara gitti, saklambaç, yakan top, ebe bindi gibi yöresel oyunlarımızdır.
Köyümüzün suyu gürcü dağından akar gelirdi. Kaliteli su olduğu söylenirdi. Köyümüzün yiyeceklerinin hepsini bilirim. Pilavlarını, dolmalarını, tarhana aşı, bulgur aşı, mercimek hellesi, çörek, çökelikli, katmer, çökelek yöresel yiyeceklerimizin bazılarıdır.
Köyümüzde; yöresel sohbetler ve bilakis kış aylarında yapılan oda toplantıları çok güzeldi. Bizim sülaleye Veli Hocalar derlerdi. Akrabam olan Veli Hocanın odasında misafirleri eksik olmazdı. Banada o zamanları çok türkü söyletirlerdi. Köyümüzde saz çalıp türkü söyleyen çok yetenekli aşıklarımız vardı. Hamit Şeker, Eyüp Çetin, Süleyman Çetin, Bayram Şeker, Veli Aydın, Haydar Özdemir köyümüzün âşıklarıdır. Bilakis Veli Aydın'ın bana çok yardımı olmuştur. Hepsi vefat ettiler, ruhları şad olsun.
Köyümüzde kışın aylarca cem yapılırdı. Ben bu cemlerde çalınan deyiş duazi imam nefeslerini dinleyerek büyüdüm. Babamda çok güzel kaval ve zurna çalardı.
1959 da köyümüzde okul açıldı.1964 yılında ilköğretimi bitirdim ve aynı yıl Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi'nin ortaokul bölümüne kayıt yaptırdım. Ortaokulu da 1967 yılında tamladım. Liseyi de 1968 yılında yarım dönem gittim İlkokul öğretmenlerime çok özendiğim için, aklım fikrim öğretmen olmaktı.Bilirsiniz ki çocuklar çevresinde, mahallesinde veya köyünde ilk defa neyi görürlerse ona özenti duyarlar. Bende de aynen öyle oldu. Şimdi olsa aynısını düşünemezdim. Yukarıda belirdiğim gibi öğretmen olmayı ilke edindiğim için 1967-1968 yıllarında kayıt olduğum liseden şubat tatilinde karneyi aldıktan sonra ayrıldım. Çünkü şubat tatilinden sonrada gitseydim öğretmen okulu gündüzlü sınavına giremiyordum. Neyse zaman geldi Sivas Yıldızeli Pamukpınar İlköğretmen Okulu gündüzlü sınavları girdim. Bu sınavı birincilikle kazandım. O gün benim en mutlu günümdü. Ortaokulda iyi bir eğitim aldığımdan dolayı, zorlanmadan en iyi şekilde 1971 yılında öğretmen okulunu bitirdim. Ayrıca yüksek okulda öğretmen olduğum yıllarda İstanbul'da tamamladım yıl 1988
ÖGRETMENLİK YILLARIM
Sivas ili Yıldızeli İlçesi Pamukpınar ilk öğretmen okulundan 1970-1971 yılında mezun olduktan sonra tayinim isteğim üzerine Sivas'a çıktı. Kendi paramlar gündüzlü olarak okuduğum için mecburi hizmetim yoktu. Atamalar da komşu köyümüz olan Akyurt köyüne öğretmen olarak atandıysam da bir arkadaşlarla becayiş yaparak il içi tayinimi yine Sivas'a bağlı Hafik İlçesinin Üzeyir köyüne aldırdım. Haziran mezunu olduğum halde 4 Kasım 1971'de ilk görevime başladım. Beş yıl orada çalıştıktan sonra tayinimi aynı ilçenin Dışkap
( Kemis ) köyüne aldırdım. Beş yıl da orada çalıştıktan sonra tayinimi isteğim üzerine İstanbul'a aldırdım. 1981 yılın tayinim İstanbul'un Kartal İlçesinin Esenket mahallesindeki Ellinci Yıl Besim Kadırgan ilkokuluna çıktı. Esenkent Maltepe'ye bağlandı. Bu okulda on yedi yıl çalıştıktan sonra iki karpuzun bir elde tutulmasının zorluklarını bildiğim için çok sevdiğimin öğretmenlik mesleğimi noktalamak zorunda kaldım yıl 1997'idi.
Şunu özellikle belirmek isterim ki öğretmenliğim süresince her zaman eğimi ön planda tutum. Eğitimden sonrada öğretime ağırlık verdim. Öğrencilerime onların bir arkadaşı gibi yaklaştım. Onların o günkü psikolojik durumları teşhis ederek, bir anne bir baba gibi davranmaya çalıştım. Sınıf hakimiyetini sağlamadan onların dikkati çekmeden dersin yapılamayacağını, yapılsa da başarı olamayacağımı biliyordum. Vatanını, ulusunu, bayrağını her şeyin üstünde tutan insan sevgisini özümsemiş, bütün insanlara faydalı, büyüğüne saygılı, küçüğüne sevgi duyan temiz, intizamlı, çağdaş öğrenciler yetiştirmeye çalıştım.
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, cumhuriyetin kazanımlarını bilen, laik, Türkiye Cumhuriyetine sadık, okumayı seven, özgür bireyler yetiştirmenin gayreti içinde oldum. Çalıştığım yirmi yedi yıllık meslek hayatında on yıl müdürlük yaptım, bütün sosyal faaliyetlerde görev aldım. Atatürk ilke ve inkılaplarına hizmetimde dolayı takdir name ile onurlandırıldım. Yine bir sürü takdir, teşekkür ve şeref belgesi ile ödüllendirildim. Bütün insanlara, öğretmen arkadaşlarıma, öğrencilerime sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
OZANLIK YILLARIM
( AMATÖR OLARAK )
Efendim; benim ozan ve sanatçı oluşumda şiir yazmam da ailemin etkisi çok olmuştur.Babam kaval,zurna ve davul çalardı, İsmail abide kaval çalardı. Annem ve ağabeyinde sesleri güzeldi. Annemin soyunda da çalıp söyleyenler var. Ali sultan ve yeğenleri Ali, Mehmet ve Abidin Çınar annemde dolayı akrabalarım olurlar. Bu aile ortamı insanı sanatçı ve ozan olmasına, saz çalmasına elbette ki yetmez. İnsanın kendi kabiliyeti ve hevesi olması lazım. Bunların ikisi de ben de mevcuttu. Çünkü türkü söylemeyi halay çekmeyi ve müzik dinlemeyi çok severdim. Benim saz çalıp, türkü söylememe; sanatçı ve ozan olamama çevre olanaklarımız da çok müsaitti. Bir insanın amatörlüğü ne kadar güçlü olursa ustalığı da o kadar güçlü oluyor.
1968 yılına kadar sürdürdüğüm amatörlüğümde alt yapım tamamlanmıştı. Anne ve babamın izni ile Sivas'tan bir saz aldım. Saz almamda Tokat'ta ev sahibimin oğlu Şakir sebep oldu. Çünkü o çalar ben söylerdim. Bu durum beni daha çok heveslendirdi. Hatta bana da birkaç da ezgi öğretmişti. Saz aldıktan bir süre sonra duyduğum, dinlediğim ezgileri çalar duruma geldim. Artık toplum içinde saz çalıp türkü söylemeye başlamıştım. O zamanlarda köyümüze çok plak getirirlerdi. Onlar bana rehber olmuştur. Aşık Daimi, Ali Ekber Çiçek, Aşık Mahzuni Şerif, Davut Sulari, Haydar Ağbaba severek dinlediğim ozanlardı. Önceleri ustamalı ve en çok da Pir Sultan'dan söylüyordum. Daha sonraları yazmış olduğum şiirlerimi çevremden duyduğum ezgilere uyarlayarak ozanlığın temelini atmış oldum. Öğretmen okulunda müsamerelerde koro ve solo türküleri çalıp söylüyordum.
PROFESYONEL MÜZİK HAYATIM
1972 yılının yaz tatili idi. Sazımı da yanıma alarak İstanbul'a plak yapmaya geldim. Unkapanı plakçılar çarşısına gittim. Yanımda Ali Sultan da vardı. O zamanlarda onun plakları vardı. Unkapanı'nda önce Sema Plak sahibi Aşık daimi ile temasa geçtik. Benim sesimi çok beğendi. Gırtlak ve kafa sesi olduğunu ve plak yapabileceğini söyledi. Bu tip seslerin hiç bozulmayacağını belirtti. Ruhu şad olsun. Daimi üstadın rahatsızlığı nedeni ile onunla plak yapmak nasip olmadı. Sonra Sel Plak'ın sahibi Yusuf Tunç ile anlaştık. Onunla iki plak yaptık. Plaklarım iyi satmış olacak ki aynı firmaya plak devri bitene kadar plak yaptım. Sadece Can Plak sahibi Mustafa Dalkaya'ya Abdi Ağa plağını yaptım. Bu plak bügün bile satıyor.
1974 yılında Ankara Radyosu Mahalli Sanatçılar sınavını kazandım. Mahalli Sanatçısı belgesini aldım. Artık her tarafta ve radiolarda türkülerim çalıyodu.
1976 yılından sonra kaset devri başladı. Bugüne kadar yirmiye yakın plak, otuz'u aşkın kaset yaptım. Kasetlerimin çoğu Harika Kasetçilikten çıktı İki defa yurt dışına çıktım. Orada da iki kaset yaptım. Yurttaşlarımın yardımını gördüm sorunlarını dinledim.
Sanatımı daha iyi icra edebilmek için müziğin başkenti olan İstanbul'a öğretmenlik tayinimi aldırdım.
Plak ve kasetlerimdeki türkülerin sözleri bana aittir. Kendime Pir Sultan Abdal ve Şah Hatayi'yi örnek aldığımdan onlardan söylediğim olmuştur.
Türkülerimin konusu; bir ozan olarak içinde yaşadığım toplumun yani halk yığınının duygu ve düşüncelerini kullanarak, şiirlerimi onun kültürüne yaslandırmaktır. Daha açıkçası, halkın ezilmişliği, onların sorunları, uğradığı haksızlıklar, sınıf farkları, gurbette çektikleri zorluklar, yaşam şekilleri, gelenek ve görenekleri, töreleri, bunun yanında bozuk düzene karşı taşlamalar oldu. Ayrıca Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, cumhuriyetin kazanımları, laik yaşam, ulusal bütünlük, bir alevi ozanı olarak deyiş ve duaz imamlar türkülerimin konusu olmuştur.
Halk Ozanı Ali Doğan-Bir Bulut Kaynıyor Sivas Elinden
KARLI DAĞLAR KARANLIĞIN KALKTIMI
Karlı dağlar karanlığın kalktı mı
Kahpe felek ayrılığın vakti mi
Karlı dağlar ne olur ne olur
Asker ağam gelse yarelerim ey olur ey olur
Bir bulut kaynıyor Sivas elinden
Ucu telli mektup geldi yarimden
Karlı dağlar ne olur ne olur
Asker ağam gelse yarelerim ey olur ey olur
Allah şu askere ömürler vere
Teskeresin alıp geriye döne
Karlı dağlar ne olur ne olur
Asker ağam gelse yarelerim ey olur ey olur
ANLARSIN
Şimdi susup neme gerek diyorsun
Coplar sana indiği gün anlarsın dostum
Şehitlerin ekmeğini yiyorsun
Sıra san geldiği gün anlarsın dostum
Gevşek durma affedilmez suçların
Faydası yok o aşırı uçların dostum dostum
Dost görünen emperyalist güçlerin
Bu vatanı böldüğü gün anlarsın dostum
Kimileri alanlarda yürürken
Hak arayıp mücadele verirken dostum
Ali Doğan bu yollarda ölürken
Umutların söndüğü gün anlarsın dostum