Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ndan “İNSAN İNSANA EMANETTİR” kitabı

KÜLTÜR-SANAT 03.03.2021 - 09:59, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:30 1862+ kez okundu.
 

Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ndan “İNSAN İNSANA EMANETTİR” kitabı

Aynı zamanda haber sitemiz ve gazetemizde de köşe yazarlığı yapan Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ nun kâinatın en büyük kutsalı olan insanı merkeze alarak yaklaşık 20 yıldır savunduğu “İnsan İnsana Emanettir” fikriyatını kitaba dönüştürdüğü eseri “İnsan İnsana Emanettir” kitabı okuyucusuyla buluşuyor.
Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ndan “İNSAN İNSANA EMANETTİR” kitabı   Aynı zamanda haber sitemiz ve gazetemizde de köşe yazarlığı yapan Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ nun kâinatın en büyük kutsalı olan insanı merkeze alarak yaklaşık 20 yıldır savunduğu “İnsan İnsana Emanettir” fikriyatını kitaba dönüştürdüğü eseri “İnsan İnsana Emanettir” kitabı okuyucusuyla buluşuyor.   Konuya ilişkin bir basın bülteni yayımlayan yazar Sadıkoğlu şunları söyledi; Yaklaşık yirmi yıldır hemen her platformda, girip çıktığım her yerde, ortaya koyduğum her satırda, yazdığım her eserde insanın en önemli kutsal olduğunu, tüm kutsalların insanın huzuru ve mutluluğu için kutsiyet kazandığını, insan mutlu ve huzurlu değilse eğer bu kutsalların ya anlaşılamadığını ya da anlam kaymasına uğratılarak içinin boşaltılıp sinirlerinin alındığını haykıran biriyim. Dünü, bugünü ve yarını sezebilmemi sağlayan bu gerçeklik de, kaynağı “sevgi ve merhamet” olan mümbit bir inancın yol haritasında “insanın insana emanet edildiği” hakikati ile yüzleştirdi beni. Bu söylem ise hem hayatımı, hem doğrularımı, hem hayata bakışımı, hem de “kitab-ül süğra” dediğimiz insana bakış açımı şekillendirdi.   Gönlümüzü muhatap alıp, gözlerini hayra ve güzelliğe yoran ahlâkın varisi olarak da hem yaşamı kalbimizin renginde yaşamaya başladık hem de bu rengi etrafımıza bulaştırma gayreti içinde olduk. Bu yönüyle de güzelle çirkini, iyiyle kötüyü, hak ile batılı ayırt edip tanıma yetisini sağlayan ve azıcık bir bedelle türlü rahmetler sunan Rabbimize salt söylemlerimizle değil eylemlerimizle de şükür makamındayız. Ancak kabul edelim ki yaşadığımız çağa rengini veren kapitalist zihin yapısı bize nefsimizi okşayan sloganlar eşliğinde “tüketmeyi” dayatıyor. Dışımızdaki dünyanın bitmek bilmeyen değişim ve gelişim sancısının uğultusunda serbest piyasa ideolojisi doğrultusunda sürekli “tüketmeye” teşvik ediliyoruz. Çünkü kapital dininin yaşaması için gerekli olan ve adeta atomize edilmiş tüketiciler hükmündeki bizler tüketeceğiz ki, onlar semirsin. Bu tüketme arzusu içinde de sahiplik arzumuz “sorumluluk ihmâline” dönüşsün. Her şey bizim olsun derken biz kendimizden bir başkası olup çıkalım. Dışımızdaki gürültüden içimizdeki sese sağırlaşalım. Hakikati haykıran vicdanın sesine sağırlaştıkça da nefsimiz bize imam olsun. Hevâ ve hevesimiz, dünya sevgimiz, ölüm korkumuz, kendimizden kopuşumuz, gelecek algımız, savrukluğumuz, dengesizliğimiz, şuursuzluğumuz, ilimsizliğimiz, amelsizliğimiz, ihlâssızlığımızla kalbimizden başlayarak, bizi insan kılan her neyimiz varsa teker teker yok etmeye başlayalım.   Buharlaşan her değerimizle beraber, irfânımız, izânımız, insâfımız yara alsın; iyiliğimiz, güzelliğimiz, kardeşliğimiz can çekişsin; adâletimiz, insanlığımız, iddiamız ölsün ama görmeyelim. Perde inen gözlerimizle kendimizi değil sadece, mâzimizi, istikbâlimizi, son bir umutla bize dikilen mazlum gözleri, bizim kim olduğumuzu hatırlamamız niyâzı ile göğe açılan elleri, hâlinden muzdarip, olması gerekenden habersiz ruhları yok edelim ama farkında bile olmayalım. Alın başınızı ne olur ellerinizin arasına.  Tüm bu saydıklarım olmadı mı? Asıl gayesi niteliksiz bir eğitimden geçmiş, düşünmesi ve aklını kullanma şansı elinden alınmış, özgüvensiz, sadece tüketici olarak ihtiyaç duydukları, ürettiği hiçbir şeyle tanınmayan, saygı duyulmayan bir kültür oluşturmaya çalışan kapital dinine her birimiz iman etmedik mi? Evet, kul dilediğinde Rabbi de diliyor. Hayrın vesilelerinden olmak kadar şerrin vesilelerinden olmak da kulun iradesince cereyan ediyor. Bizler hayrı ve güzelliği talep ettiğimiz sürece bu yöndeki işlerde kullanılıyoruz ki istifade etmek isteyen kullarına ziyadesiyle veriyor. Öyleyse “emanet” bilinci içinde “bal yapan arılardan biri mi olacağız yoksa peteğin yolunu bile bilmeyen yaban arılarından biri mi?” Asıl mesele bu sanırım. Zira bugün amel var hesap yok! Yarın hesap var amel yok.” Yazarın 478 sayfalık “İnsan İnsana Emanettir” kitabını kendisine ait www.ridvansadikoglu.com sitesinden temin edebilir veya @ridvansadikoglu resmi instagram hesabından edinebilirsiniz.    
Aynı zamanda haber sitemiz ve gazetemizde de köşe yazarlığı yapan Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ nun kâinatın en büyük kutsalı olan insanı merkeze alarak yaklaşık 20 yıldır savunduğu “İnsan İnsana Emanettir” fikriyatını kitaba dönüştürdüğü eseri “İnsan İnsana Emanettir” kitabı okuyucusuyla buluşuyor.

Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ndan

“İNSAN İNSANA EMANETTİR” kitabı

 

Aynı zamanda haber sitemiz ve gazetemizde de köşe yazarlığı yapan Araştırmacı Yazar Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU’ nun kâinatın en büyük kutsalı olan insanı merkeze alarak yaklaşık 20 yıldır savunduğu “İnsan İnsana Emanettir” fikriyatını kitaba dönüştürdüğü eseri “İnsan İnsana Emanettir” kitabı okuyucusuyla buluşuyor.

 

Konuya ilişkin bir basın bülteni yayımlayan yazar Sadıkoğlu şunları söyledi;

Yaklaşık yirmi yıldır hemen her platformda, girip çıktığım her yerde, ortaya koyduğum her satırda, yazdığım her eserde insanın en önemli kutsal olduğunu, tüm kutsalların insanın huzuru ve mutluluğu için kutsiyet kazandığını, insan mutlu ve huzurlu değilse eğer bu kutsalların ya anlaşılamadığını ya da anlam kaymasına uğratılarak içinin boşaltılıp sinirlerinin alındığını haykıran biriyim. Dünü, bugünü ve yarını sezebilmemi sağlayan bu gerçeklik de, kaynağı “sevgi ve merhamet” olan mümbit bir inancın yol haritasında “insanın insana emanet edildiği” hakikati ile yüzleştirdi beni. Bu söylem ise hem hayatımı, hem doğrularımı, hem hayata bakışımı, hem de “kitab-ül süğra” dediğimiz insana bakış açımı şekillendirdi.

 

Gönlümüzü muhatap alıp, gözlerini hayra ve güzelliğe yoran ahlâkın varisi olarak da hem yaşamı kalbimizin renginde yaşamaya başladık hem de bu rengi etrafımıza bulaştırma gayreti içinde olduk. Bu yönüyle de güzelle çirkini, iyiyle kötüyü, hak ile batılı ayırt edip tanıma yetisini sağlayan ve azıcık bir bedelle türlü rahmetler sunan Rabbimize salt söylemlerimizle değil eylemlerimizle de şükür makamındayız.

Ancak kabul edelim ki yaşadığımız çağa rengini veren kapitalist zihin yapısı bize nefsimizi okşayan sloganlar eşliğinde “tüketmeyi” dayatıyor. Dışımızdaki dünyanın bitmek bilmeyen değişim ve gelişim sancısının uğultusunda serbest piyasa ideolojisi doğrultusunda sürekli “tüketmeye” teşvik ediliyoruz. Çünkü kapital dininin yaşaması için gerekli olan ve adeta atomize edilmiş tüketiciler hükmündeki bizler tüketeceğiz ki, onlar semirsin.

Bu tüketme arzusu içinde de sahiplik arzumuz “sorumluluk ihmâline” dönüşsün. Her şey bizim olsun derken biz kendimizden bir başkası olup çıkalım. Dışımızdaki gürültüden içimizdeki sese sağırlaşalım. Hakikati haykıran vicdanın sesine sağırlaştıkça da nefsimiz bize imam olsun. Hevâ ve hevesimiz, dünya sevgimiz, ölüm korkumuz, kendimizden kopuşumuz, gelecek algımız, savrukluğumuz, dengesizliğimiz, şuursuzluğumuz, ilimsizliğimiz, amelsizliğimiz, ihlâssızlığımızla kalbimizden başlayarak, bizi insan kılan her neyimiz varsa teker teker yok etmeye başlayalım.   Buharlaşan her değerimizle beraber, irfânımız, izânımız, insâfımız yara alsın; iyiliğimiz, güzelliğimiz, kardeşliğimiz can çekişsin; adâletimiz, insanlığımız, iddiamız ölsün ama görmeyelim. Perde inen gözlerimizle kendimizi değil sadece, mâzimizi, istikbâlimizi, son bir umutla bize dikilen mazlum gözleri, bizim kim olduğumuzu hatırlamamız niyâzı ile göğe açılan elleri, hâlinden muzdarip, olması gerekenden habersiz ruhları yok edelim ama farkında bile olmayalım.

Alın başınızı ne olur ellerinizin arasına.  Tüm bu saydıklarım olmadı mı?

Asıl gayesi niteliksiz bir eğitimden geçmiş, düşünmesi ve aklını kullanma şansı elinden alınmış, özgüvensiz, sadece tüketici olarak ihtiyaç duydukları, ürettiği hiçbir şeyle tanınmayan, saygı duyulmayan bir kültür oluşturmaya çalışan kapital dinine her birimiz iman etmedik mi?

Evet, kul dilediğinde Rabbi de diliyor. Hayrın vesilelerinden olmak kadar şerrin vesilelerinden olmak da kulun iradesince cereyan ediyor. Bizler hayrı ve güzelliği talep ettiğimiz sürece bu yöndeki işlerde kullanılıyoruz ki istifade etmek isteyen kullarına ziyadesiyle veriyor.

Öyleyse “emanet” bilinci içinde “bal yapan arılardan biri mi olacağız yoksa peteğin yolunu bile bilmeyen yaban arılarından biri mi?” Asıl mesele bu sanırım.

Zira bugün amel var hesap yok! Yarın hesap var amel yok.”

Yazarın 478 sayfalık “İnsan İnsana Emanettir” kitabını kendisine ait www.ridvansadikoglu.com sitesinden temin edebilir veya @ridvansadikoglu resmi instagram hesabından edinebilirsiniz.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve katilimcimaltepe.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.