BİR BEND HİKAYEMİZ VAR BİZİM
Çok çabucak bulanan dibi çamur, evimizin hızasındaki değirmen bendinde öğrendik biz yüzmeyi.
Taaki orta sona geçtiğim yaz sahilde teksas tommiks üzerine para atma oyunu oynarken, eski
limanda bozhaneli arkadaşlar ile denize girene kadar kulaçla yüzme nedir bilemedim.
Bizim öğrendiğimiz yüzmeye kurbağalama denirdi lakin çabuk düzelttim, zira oldukça iyi yüzerdim.
Hiç üşenmeden yürüyerek gittiğimiz sahilde para kazanır, denizde yüzüp dönerken Hafızın
lokantasında pilav üzeri kurufasulye yemek sonrası kasılarak dönmek en büyük mutluluğumuzdu.
Bazen bendin suyu durulduğunda akşam üzeri kimse yokken sadece kendim birkaç dalar çıkardım
sanki abdes niyetine.
Kocaman kocaman balıklar yılanlar vardı kabasakal deresinde. Kesinlikle haftada iki öyün balık yerdik,
çünkü ailece balık tutmaya meraklıydık.
Ne benddi ama hava açık iken eve yakın olduğundan bizim köprümüz olurdu. Şaban ağa köprümüz
de vardı hakeza ama uzaktı oysa bend eve tam tamına hizadaydı.
Önce bendi geçer harktan atlardık, gelirken de önce harkdan atlar sonra bendi geçerdik.
Az bir yağmur olsa hemen üzerinden su taşmaya başlardı. O vakit zorunlu gider köprüden geçerdik.
Çok yağdığında ise dere yukarıdan parçalara bölünüp bir kaç tane olurdu. Daha çok yağmur
yağdığında ise eve girmesin diye için,için dualarmız başlardı.
Adeta dere içinde bir ev tıpkı gemi gibi hayali bile zor ama maalesef gerçek.
Senede en az bir kez yaşardık biz bunu ve sonrasında toplardık kışlık odunumuzu.
Hiç unutamayız babamızın sürgünü bitmemiş, hala Akçakocaya gidip gelmekteydi.
O yıllar, kömürün karne ile yalnız bir ton verildiği zamanlar, aldık hakkımız olan bir ton kömürü.
Kasım ayı saat üç sonrası gelen ve derenin karşısına boşaltılan kömürü tembellik edip yarına bıraktık.
Rahmetli annemin onca ısrarına rağmen okul dönüşü ablalarımın ergenlik inadı tuttu.
Tüm gece yağan şiddetli yağmur aldı götürdü, kışın ısınma umudumuz kara kömürümürü.
Ağlamaktan gözleri şişen annem eline aldığı teneke ile fırtına sonrası tek tek çamur içinden, çamura
batıp kalan kömürleri topladı.
Babama ne söyleyeceğini bilemeyen korkudan yemeden içmeden kesilen annem kendi kendine,
konuşa konuşa iç geçire geçire çamurlu kömürleri toplarken düşünüyordu.
Gözleri kör eski terzi erkek kardeşi kendi derdindeydi ,başı dolaşıktı ondan bir destek alamazdı.
Hasta olan babası zaten eve taşınırken, kilim yolluklarla kapadığımız pencerelere camları
taktırıvermişti kimden yardım isteseydi.
Anacağım ağlaya ağlaya üç beş teneke yani yüz kğ kadar çamurlu kömür topladı, birde onları yıkadı.
Herkes suskundu bend yapacağını yapmıştı, bize karşı savaş kazanmış hiç bir şey olmamış gibi
sessizliğe çekilmişti.
Dünkü o ğök yarılası hava gitmiş yazdan kalma bulutsuz bir gök adeta bendin zaferini kutlarcasına
bizle alay eder gibiydi.
Erkek olduğumu hissedişim bir sabah yattığım yerden perde aralığından dışarda kar yağdığını
görünce başladı.
Ya çok yağarsa diyerek kalktım baltayı aldım ve yukarıdaki ormandan iki meşe ağacı kesip sürükledim.
Her hafta sonu akşam üzeri bunu yaptım ve yaptık ,oduna kuvvet kışı çıkardık.
Ben kesip eve kadar getiriyordum, ablalarım parçalayıp kömürlüğe istifliyorlardı.
Birgün açık bir havada bendin başına giden babam bir sigara yakıp uzun uzun düşündü. Sonra bendin
karşı tarafı köşesi ni yavaş yavaş kazarak bozmaya başladı.
Bir sonraki sert yağmurda bendin duvarı adeta ortada kalakaldı. Camdan baktığımızda bir çok
adamın geldiğini gördük.
Birkaç günde bendin her iki tarafına betonlar atılıp yenilediler, havuzu adeta dahada büyütüldü.
Bir sonraki sene selde bu kez göçmenlerden rahmetli Vahit abinin evine sular dolmuştu.
Silah kazma kürekle, sel sonrası bendin bu kez bizden tarafını söve söyleye aşağıya indirdi.
Bu durum böyle bir kaç kez, bir kaç sene daha devam etti. Babam emekli oldu ve evin ikinci katını
yaptık. Bu arada etrafımıza yeni evler yapıldı, bir kaç adet komşumuz oldu.
Ablamlar nişanlandı evlendiler biz ikinci kata taşındık. Bir gece evin ışıkları sönünce dağ tarafımız
mısırlık içinden, eve balkon tarafından başlayarak dört beş el av tüfeği ile camlarımıza ateş ettiler.
Komşuları bağırış çağırışları havaya silah atışları içinde uykusuz kuşkulu geceler ama ne olduğunu hiç
anlayamadık.
Tıpkı yıllar önce köyde yanan evimiz ölen yengelerim yeğenlerimin sonu gibi bunuda, kim yaptı
öğrenemeyecektik. Bu konuda sadece tahminlerimiz varsayımlarımız olacaktı.
Okul yılları eve dönüşlerimiz dahada zorlaştı. Zaten bir deli Muzafferimiz vardı,birde siyaset yeterince
içimize girmiş okullu olmuştu.
Diploma sonrası sekiz ay çalışıp adeta kaçıp askere gittim. Geldiğimde ise düştüm ogün yapılmakta
olan en büyük yatılı imam hatibin temeline.
Asker sonrası sıkıntılı başıboş zamanlar evde hır gürden sokağa kaçışlar, sokağa çıkma yasaklarından
tekrar eve kaçışlar.
Her yere iş için müracatlara devam ederken, yatılı imam hatipde hızla devasa bir şekilde büyüyordu.
Bendi, okuldan dolayı yıktılar tabiiki köprümüzde yıkılıp aşağıya uyduruk şekilde tekrar yapılıverdi.
Hayatın güzel süprizlerinden birini yaşadım. Eski aile dostunun elini öpme selam verme saygınlığı
sayesinde Erdemire işbaşı yaptım.
Yeni hayat ve yeni yaşam başkalaşım değişim işte o zaman bizim ailede hızla başladı. Artık hayatın
başka bendleriyle yaşamın selleriyle mücadeleye geçmiştik.
Artık sanırım bizler bendler konusunda oldukça deneyimliydik ama içimizde oluşan bendleri zamanla
tanıyacak kendi mücadelerimize daralarak dalacaktık.
21 04 2024
ERCAN YÜKSEL